Sağlığı alınıp satılan bir meta, hastaneleri işletme, hastaları müşteri ve sağlık çalışanlarını köle
olarak gören anlayışın yürürlüğe koyduğu sağlıkta dönüşüm programı ile, sağlık emekçilerinin emeği
ucuzlatılmış, çalışma koşulları kötüleşmiş halkın sağlık hakkı elinden alınmış gelinen aşamada sağlık
sistemi işlemez hale gelmiştir.
Pandeminin katmerleştirdiği sağlık emekçilerinin çalışma koşullarında artan zorluklar ve
ekonomik krizin de derinleştirdiği ekonomik hakları ile ilgili büyük kayıpları yaşamaya devam
ediyoruz. Siyasal iktidar sağlık hizmetlerini üreten hekimleri ve sağlık çalışanlarının haklarını
görmezden gelmekte, tercihini sermayeden yana kullanmaktadır. Tüm toplumsal kesimler gibi bizler de
artık geçinemiyoruz.
Koruyucu sağlık hizmetlerinden daha çok tedavi edici sağlık hizmetlerinin sunulduğu, sağlık
hizmet sunumunda sevk zincirinin tamamen ortadan kaldırıldığı, kışkırtılmış sağlık talebi yaratan bu
sağlık sistemi toplumun nitelikli sağlık hizmeti alma hakkını elinden almaktadır. Sağlığa erişim giderek
zorlaşmakta, katkı-katılım payları ile ekonomik krizin derinleştiği koşullarda yurttaşın cebinden giderek
daha fazla para çıkmaktadır. Bu işlemeyen, sağlık değil sağlıksızlık üreten sağlık sisteminin tüm yükünü
ise sağlık emekçileri çekmekte, emeklerinin karşılığını alamadan her geçen gün umutsuzluğa
sürüklenmektedirler.
Hekimler, kışkırtılmış sağlık talebinin karşısında tükenmekte, angarya ile daha çok çalışmaya
zorlanmaktadır. Bu yoğun emeğin karşılığında ise insanca yaşanabilecek temel ücrete erişmek yerine
oyalama tasarılar, ek ödeme yalanları ile geçiştirilmektedirler. Performans ile sağlık çalışanları birbirine
düşman edilmekte, nitelik değil nicelik önemsenmektedir. Yoğun emek gerektiren bu çalışma düzeni ve
ekonomik sorunların yanı sıra liyakatsiz atamalar, yönetici mobbingleri, antidemokratik uygulamalar ile
sağlık hizmeti vermeye çalışan sağlık emekçilerinin iyilik hali ortadan kaldırılmaktadır.
Pandemiyle birlikte daha da derinleşen yanlış sağlık politikaları, ülkeye olduğu gibi sağlığa da
yansıtılan şiddet dili her geçen gün daha da can yakmakta, canımızı almaktadır. Hemen her gün sağlık
emekçileri ölümlere varan sağlıkta şiddet ile karşı karşıya gelmelerine rağmen, güvenli işyerleri ve
etkili-caydırıcı yeni bir sağlıkta şiddeti önleme yasası ise bakanlığın gündeminde dahi değildir.
Sadece son 6 ayda gerçekleştirdiğimiz onlarca etkililiklerden bazılarını hatırlatmak isteriz.
Bunlar;
2022 Sağlık Bakanlığı bütçesine yönelik Aralık ayına kadar devam eden eylem ve etkinlikler
gerçekleştirdik. Bakanlığa, siyasi partilere ve TBMM’ye taleplerimizi ilettik. Çok sayıda eylem ve
etkinlikle sesimizi duyurmaya çalıştık.
30 Haziran 2021 tarihinde ASM’ler için yayımlanan ceza yönetmeliğine karşı Ankara’da
İzmir’de, İstanbul’da mitingler gerçekleştirdik, defalarca kez iş bıraktık.
Asistan hekimler başta olmak üzere angarya çalışma koşullarına “Çalışırken ölmek
istemiyoruz! Yaşamak ve yaşatmak istiyoruz!” şiarı ile eylemler yaptık. İş bıraktık.
Emekli aylıklarının emsalleri ile kıyaslanamayacak ölçüde düşük olması sebebiyle hekimler
emekli olduktan sonra da çalışmak zorunda kalmaktadır. Getirilen ilave ödeme miktarı emekliyi
çalışmaktan alıkoyabilecek bir miktar değildir. Bu bakımdan, söz konusu ilave ödemeden yararlanmak
için çalışmama şartının getirilmesi doğru değildir.
Emeklilere verilecek ilave ödemede, hangi sosyal güvenlik kurumuna bağlı olarak emekli
olduğuna bakılmamalı, hepsine eşitlik ve adalet ölçüsünde insanca yaşamaya yetecek emekli maaşı
bağlanmalıdır.
“Karanlığa Karşı; Önlüğümüzün Beyazına, Özlük Haklarımıza, Halkın Sağlık Hakkına
Sahip Çıkıyoruz- Emek Bizim, Söz Bizim” diyerek başlattığımız yürüyüş sonrasında Ankara’da
gerçekleştirdiğimiz BEYAZ FORUM ile taleplerimizi duyurduk. Sağlıkta özelleştirmeci, piyasacı
politikaların durdurulması sağlık hizmetlerinin toplumcu bir anlayışla yeniden inşa edilmesi, sermayeye
değil sağlığa bütçe ayrılması için önerilerimizi, taleplerimizi ifade ederek ekonomik ve özlük
haklarımızın iyileştirilmesini istedik.
2
İlk olarak hekimlerin ve diş hekimlerin bir kısmının gelirlerinde düzenleme içeren ama onlar
arasında dahi eşitsizlik yaratan ve tüm sağlık çalışanlarını kapsamayan tasarının geri çekilmesine karşı 6
Aralık’ta ve 15 Aralık’ta GöREV’deydik. Ocak ayında görüşüleceği söylenmesine rağmen hâlâ
görüşülmemesine itiraz ettik. 26 Ocak-4 Şubat tarihleri arasında “NÖBET” tutarak tasarının
kapsayıcılığı arttırılarak derhal Meclis’e getirilmesi talep ettik. 4 Şubat’ta Meclis önüne giderek
taleplerimizi bir kez daha haykırdık.
Bugünde sesimize kulak asmayan, taleplerimizi görmezden gelenlere karşı bir kez daha
uyarı G(Ö)REV’indeyiz.
Taleplerimiz net ve açıktır:
İnsanca yaşamaya olanak veren, emekliliğe yansıyan yoksulluk sınırı üzerinde temel
ücretin verilmesi; eğitim durumu, hizmet yılı, mesleki risk gibi faktörler ile ücret
skalasının belirlenmesi.
Etkili ve caydırıcı yeni bir sağlıkta şiddeti önleme yasasının çıkarılması, güvenli
işyerlerinin oluşturulması.
Sağlıktaki personel sayısının kadrolu güvenceli istihdam ile OECD ortalamasına
çıkarılması.
COVID-19 başta olmak üzere meslek kaynaklı hastalıklara karşı bütüncül bir meslek
hastalıkları yasası çıkarılması.
Ek göstergelerin 3600’den 7200’e kadar kademeli olarak yükseltilmesi.
Koruyucu sağlık hizmetlerinin öncelediği birinci basamak sağlık hizmetlerinin
oluşturulması, Aile hekimliği ceza yönetmeliğinin iptal edilmesi.
Liyakatsiz atamalar, soruşturmalar, mobbing, güvenlik soruşturmaları, KHK’ler ile
dayatılan antidemokratik uygulamaların derhal bitirilmesi.
Özel sağlık kuruluşlarında ciro baskısına, taşeronlaştırmaya, güvencesiz çalışmaya son
verilmesi.
Sağlığa bütçeden daha fazla pay ayrılması. uzun süreli ve angarya çalışmanın kaldırılması.
Hangi statüde olursa olsun tüm sağlık çalışanı emeklilerine insanca yaşamaya yetecek
emeklik ücreti ödedenmesi.
Bizleri artık sağlık hizmeti veremez hale getirilen bu çalışma yaşamının sürdürülemez olduğunu bir
kez daha ifade ediyoruz. Oyalama değil, hakkımız olanı istiyoruz. Yaşama adanmış bir mesleğin
mensupları olarak hakkımızı gasp eden bu bozuk düzene karşı alternatifsiz değiliz. Bize dayatılan bu
çalışma koşulları, bu sefalet ücretlerin kader olmadığını biliyoruz. 14 Mart sağlık haftasına doğru
giderken büyük sağlıkçı buluşmaları gerçekleştireceğiz. Taleplerimizin karşılanmaması durumunda daha
uzun süreli G(Ö)REV’e hazır olduğumuzu da buradan kamuoyuna bildirmek istiyoruz.
Saygılarımızla…08.02.2022