İşçi, işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşan Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 2020’de geçerli olacak asgari ücreti belirlemek üzere ilk toplantısını yaptı. Asgari ücret pazarlığında ikinci toplantının tarihi 10 Aralık olarak duyuruldu.
Bakan Selçuk, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, asgari ücretin tespiti konusunda ilgili tüm tarafların teklif ve görüşlerini komisyonda her zaman açıkça sunduğunu belirterek, işçi ve işverenlerle tüm çaba ve ortak hedeflerinin sürdürülebilir bir kalkınmayı tesis edecek şekilde asgari ücreti ideal bir noktaya getirebilmek olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde 2023 hedefleri doğrultusunda önceliklerden birinin istihdamı korumak ve daha da artırmak olduğunu vurgulayan Selçuk, şunları kaydetti:
“Bu anlamda, asgari ücretin sosyal ve ekonomik konjonktür ile uyumlu, kalkınmaya ve verimliliğe katkı verecek şekilde belirlenmesi önem arz etmekte. Dolayısıyla ücret artışı kadar, işin kendisinin yani istihdamın korunması da mühim. İşin kendisini yani istihdamı koruduğumuzda bireyin daha mutlu olduğunu, bu vesileyle aile içindeki uyumun arttığını ve uyumlu ailelerin de müreffeh bir toplumun inşasının yapı taşı olduğunu biliyoruz. Bizim çalışmalarımızda esas aldığımız yol haritamız da budur. Mutlu birey, uyumlu aile ve müreffeh toplum, bunu çok önemsiyoruz. Bu süreçte komisyonun hem işçi hem de işveren bakış açısını dikkate alarak ortak bir noktada buluşması en temel gayemiz.”
Selçuk, 17 yıldır tüm tarafların şartlarını gözeterek her zaman çözüm odaklı yaklaşım sergilediklerini anımsatarak, şu bilgileri verdi:
Asgari ücretlilerin gelirinde vergi diliminin değişmesi nedeniyle yaşanan düşüşü 7103 sayılı Kanunla önlediklerini anımsatan Selçuk, şöyle devam etti: “Asgari ücret, özünde bir sosyal koruma ücreti olmasına rağmen; ihbar ve kıdem tazminatı, prim, vergi ve idari para cezaları, işsizlik ödeneği, evde bakım ücreti, asgari geçim indirimini de bire bir etkiliyor. Diğer taraftan, genel ücret seviyesini, istihdamı, üretim-tüketim dengesini, yatırımları, rekabeti yani bir bütün olarak ülke ekonomisini de etkilemekte. Güncel verilere bakacak olursak, işsizlik rakamları ağustos ayı itibarıyla yüzde 14 seviyesinde. 2019 sonu beklentimiz ise yüzde 12,9 düzeyinde. 2020’de ise bu oranın yüzde 11,8 seviyesine gerileyeceğini ve azalan seyrini sürdüreceğini öngörüyoruz. Uygulayacağımız istihdamı destekleyici politikalar ile işsizlik rakamlarının tek haneye geldiğini ve sürdürülebilir bir seviyeye indiğini görüyor olacağız. Başta da ifade ettiğim gibi buradaki temel meselemiz işin kendisini yani istihdamı korumak. Tabii bu hedeflere ulaşılması ancak sosyal tarafların güçlü iş birliği ile mümkün. Komisyonda tıpkı geçtiğimiz yıl olduğu gibi asgari ücretin tüm tarafların uzlaşısı ile tespit edilmesini canıgönülden diliyorum. “Türk-İş Genel Eğitim Sekreteri Nazmi Irgat, “2020 yılı için asgari ücretle çalışanlardan fedakarlık beklenmemelidir. Fedakarlığı ekonomik gücü olanlar yapmalıdır. Asgari ücretle çalışmak durumunda olan milyonlarca işçi ve ailesi, bu çalışmaların olumlu sonuçlanmasını beklemektedir.” dedi.
Fiyat artışları söz konusu olduğunda temel alınan artış oranının, ücret artışlarında geçerli olmadığını anlatan Irgat, “Diğer bir ifadeyle, ücretli çalışanlardan alırken ölçü kepçe olurken verirken kaşıktır. Asgari ücret kadar bir gelirin vergi dışı bırakılması tüm emek örgütlerinin ortak talebidir. Ancak yıllardır bu konuda adım atılmamıştır.” ifadelerini kullandı.
“Çalışanlar ve ailelerinin geçimine ‘yetecek’ ücret, Komisyon çalışmalarının temel amacı olmalıdır. Ancak ülkenin ‘ekonomik şartları’ gerekçe yapılarak asgari ücret düşük belirlenmek istenmektedir. Oysa ülkenin ekonomik kurumları, resmi rapor ve açıklamalarında olumlu gelişmelere işaret etmektedir. Bu veriler Komisyon çalışmalarında da sosyal taraflarla paylaşılmaktadır. Ama söz konusu asgari ücret olunca yine işçiden fedakarlık beklentileri gündeme taşınmaktadır. İşsizlik baskısı, yeni çalışma alanlarının sağlanmasında karşılaşılan güçlükler, aynı gemide olduğumuz hususu ön plan çıkarılmakta.
Türkiye’de istihdam ve işsizlik sorunun temelinde uygulanan ekonomik ve mali politikalar bulunmaktadır. İşçilerin olumsuz bir etkisi söz konusu değildir. İşçinin emeği ve birikimine yönelik uygulamalardan artık vazgeçilmelidir. Ücretli kesimin işsizlik riskine karşı oluşturulan işsizlik sigortası fonu, işveren kesimine sağlanan teşvik ve muafiyetlerin kaynağı haline getirilmiştir. Asgari ücretliden kesilen vergi kadar bir tutar, işverenlere sosyal güvenlik prim indirimi olarak verilmektedir.”
Nazmi Irgat, asgari ücretin önemli bir sosyal politika aracı olduğunu, sosyal devlet ilkesinin gereği olarak hükümetin tercihini dar ve sabit gelirli kesimden yana yapması gerektiğini söyledi.
“Dünyada gelişmiş ilk 20 ülke içinde olan Türkiye, bu performansını asgari ücret seviyesinde de göstermelidir. Avrupa Birliği ülkeleri asgari ücret sıralamasındaki yeri ülkemizin konumuna yakışmamaktadır. Dünyanın her ülkesine kaliteli mal ve hizmet ihracatı yapan Türkiye, ücret ve çalışma şartları, örgütlenme düzeyi, sosyal diyalog konusundaki yaklaşımıyla da örnek olmalıdır. 2020 yılı için asgari ücretle çalışanlardan fedakarlık beklenmemelidir. Fedakarlığı ekonomik gücü olanlar yapmalıdır. Asgari ücretle çalışmak durumunda olan milyonlarca asgari ücretli işçi ve ailesi, bu çalışmaların olumlu sonuçlanmasını beklemektedir.
Çalışanların geçim şartlarının iyileştirilmesi öncelikli konumuzdur. Ekonomik ve sosyal politikalar insanların mutluluğu ve refahı içindir. Gelirin adaletli dağılması iş barışının güvencesidir. Asgari ücret belirlemelerine daha geniş çerçevede yaklaşılmalıdır. Asgari ücret konusundaki yaklaşımımızı, savunduğumuz ilkeleri her Komisyon toplantısında ifade ettik. Komisyon çalışmalarında belirleyici olan hükümetin yaklaşımıdır. Geçmiş kararlara bakıldığında, hükümetin ağırlıklı olarak işveren kesimiyle birlikte tutum aldığı görülmektedir. İşçi kesimi olarak alınan kararlara katılım sağlanacak bir noktaya ulaşamadık. Umut ederim ki beklentilere uygun bir asgari ücreti bu yıl tespit etme imkanını hep birlikte buluruz.”