Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Bölgesi Acil Durumlar ve Bulaşıcı Hastalıklar Direktörü Dr. Nedret Emiroğlu, yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) kişilerin buna karşı bağışıklığının olmaması sebebiyle risk arz ettiğini, pek çok ülkenin bu denli ağır hastalığa yol açan bir salgına hazırlıklı olmadığını söyledi. Emiroğlu Türkiye ile ilgili ise “Şu ana kadar alması gereken bütün önlemleri almış durumda ancak halkın katılımı ne kadar, o beni biraz endişelendiriyor” dedi.
DSÖ Avrupa Bölge Ofisinin Kopenhag’da olması sebebiyle buradan koronavirüsle ilgili gelişmeleri izlediğini söyleyen Emiroğlu, korona ailesine bağlı yeni bir virüsle karşı karşıya olduklarını belirtti.
Bu virüsün dünyayı bu denli etkilemesini bekleyip beklemedikleri sorusu üzerine Emiroğlu, “Beklemediğimiz bir durum değil. Özellikle, genelde küreselleşme, seyahatler, kişilerin ülkelerine geri dönmesi durumunda zaten gideceğini, enfeksiyona yol açacağını tahmin ediyorduk. Bu bir zaman meselesi. Diğer bölgelerde çıkmayacak demek değil bu. Bildiğiniz gibi DSÖ de pandemi olarak nitelendirdi. Yani tüm dünyada riskin çok yüksek olduğunu söyledik. Yeni bir virüs olması ve kişilerin buna karşı bağışıklık durumunun olmaması sebebiyle ciddi bir risk gösteriyor.” ifadelerini kullandı.
Virüsün yazın hava sıcaklığının artmasıyla etkisinin azalıp azalmayacağı sorusu yöneltilen Dr. Emiroğlu, “Şu anda elimizde böyle bir değişikliği düşündürecek ya da kanıtlayacak bir veri yok maalesef. Bekleyip görmemiz lazım. Halen çok yeni bir virüs. Bulaştıkça, dünyaya yayıldıkça daha fazla bilgi alıyoruz. Biliyorsunuz aşısı yok ve virüse yönelik direkt tedavi yöntemi de yok. Sadece kişilerdeki bulgular neyse onlara yönelik tedavi yapmak durumundayız. Bulaşıcılığı oldukça yüksek.” dedi.
Gribe nazaran Kovid-19’un çok daha hızlı yayıldığını ve ileri yaştakileri etkilediğini dile getiren Emiroğlu, şunları kaydetti:
“Ölümlerin yüzde 96’sı, şu ana kadar vakaların yüzde 87’si ileri yaş grubunda gözüküyor: 60 yaş ve üzerinde. Ama bu, genç yaş grubunda görülmediği anlamına gelmiyor. Onlarda daha hafif ilerliyor hastalık ama yine de enfekte olabiliyorlar. Tüm yaş gruplarına kendilerini korumaları için genel bir mesaj veriyorum. 60-65 yaş üstünün özellikle dikkat göstermesi lazım. Bu anlamda, Türkiye’nin aldığı 65 yaş üzerine özel koruyucu önlemler doğru bir çizgide. Yaklaşık yüzde 40’ı çok hafif geçiriyor. Genelde daha genç yaş grubu. Yüzde 40’ı orta şiddette geçiriyor. Yüzde 20 ileri şiddetli vakalar var. Bunun yüzde 5 civarı çok kritik bir seviyeye ulaşıyor, yoğun bakımda tedavi altına alınması, semptomların takip edilip tedavi edilmesini gerektirecek kadar. Maalesef şu andaki verilerimize göre yüzde 2 ila 4 civarında vakayı kaybediyoruz.”
AVRUPA NEDEN BU KADAR ETKİLENDİ?
Başta İtalya olmak üzere Avrupa’nın neden bu kadar etkilendiği sorusuna karşılık DSÖ yetkilisi, “Avrupa’ya yönelik özel bir durum olduğunu düşünmüyorum. Bütün dünyada ve sistemlerde görüyoruz ki birçok ülke bu denli hızla yayılan ve bu denli ağır hastalığa neden olabilecek bir salgına hazırlıklı değil.” dedi.
Dr. Emiroğlu, İtalya ve İspanya’daki artışa değinerek “İtalya’da sağlık personelinin özverili çalışmalarıyla bütün yoğunluk yaşam kurtarmaya odaklanmış durumda. İtalya’da arttı. Geride kalan ülkelerde de artış görüyoruz. Örneğin İspanya’da şu anda çok ciddi bir artış var. Almanya, Fransa gibi diğer ülkeler onu takip ediyor.” diye konuştu.
Salgına karşı atılacak adımlara değinen Emiroğlu, enfeksiyon zincirini toplum içinde kırmanın, bütün vakaları tespit edip, onların temaslarını da izole etmenin önemine vurgu yaparak aynı zamanda ülkelerin sağlık hizmetlerini, özellikle de hastanede gerekecek ileri bakım ünitelerini, yoğun bakım ünitelerini hazırlaması gerektiğini söyledi.
Emiroğlu, salgının iyi takip edilmesi gerektiğine işaret ederek “Çok dinamik bir strateji uygulamak zorundasınız. Sürekli duruma ve verilere bakıp, toplumun bütün sektörlerine, en üst düzeyde politik kararlılıkla diğer gerekli sektörleri dahil ederek ama en önemlisi, insanlara neleri yapmaları gerektiğini anlatarak onların katılımını sağlamanız gerekiyor.” şeklinde konuştu.
TÜRKİYE’NİN ATTIĞI ADIMLAR
Kendisinin Türkiye ile de temas halinde olduğunu anlatan Emiroğlu, “Şu ana kadar alması gereken bütün önlemleri almış durumda ancak halkın katılımı ne kadar, o biraz beni endişelendiriyor. Sanıyorum son dönemde hassasiyet ve duyarlılık arttı. Şehirlerden boş sahneler görebiliyorum ama daha önce toplumun önerilere harfiyen uyması çok önemli.” dedi.
Dr. Nedret Emiroğlu, salgından korunmak için önerilerini ise şöyle sıraladı:
“Toplum bazında kişilerin duyarlı olmalarını, tüm koruma önlemlerini almalarını öneriyorum. El yıkamak çok önemli, öksürürken koluyla yüzünü kapatması çok önemli. Fiziksel mesafe dediğimiz 1-1,5 metrelik mesafeyi koymak çok önemli. Özellikle toplumun bir araya geldiği durumlarda örneğin temel ihtiyaçlarını karşılamak için gittikleri markette olduğu gibi.”
Hastalığın nasıl bu kadar hızlı yayıldığı sorusuna Emiroğlu, şu yanıtı verdi:
“Hastalık, damlacık yoluyla yayılıyor. Çok küçük parçacıklar bunlar. İnsanlar konuşurken ya da öksürürken çıkardığı her zaman göremediğimiz, grip gibi hava yoluyla bulaşan hastalıklardan biraz daha farklı. Ağır olduğu için bu damlacıklar çok uzun mesafe katedemiyorlar. En fazla gittiği 1-1,5 metre mesafe. O anlamda önerdiğimiz o mesafeyi koymak önemli. Ya da öksürürken, yüzü kapatmak önemli. Semptomları bilmek çok önemli. En fazla gördüğümüz bulgular, ateş, kuru öksürük, nefes darlığı, yine gripte olduğu gibi. Burun, solunum yolu akıntısı daha az görüyoruz. Bunlara karşı bilinçli olmaları, kendilerini ve sadece kendilerini değil, riskli grubu korumaları açısından da çok önem arz edecek.”
Dr. Emiroğlu, kalp-damar hastalıkları, şeker hastalığı, solunum yolu gibi kronik hastalıkları, immün yetmezliği olan kişilerin özellikle daha dikkatli olmaları, kendilerini korumaları gerektiğini vurguladı.
Emiroğlu, DSÖ’nün dünyadaki bütün kanalları kullanarak özel sektör, akademi, araştırma enstitüler dahil Ar-Ge anlamında sadece aşı değil, etkin tedavi yöntemlerinin koordinasyonu yönettiğini aktardı.
Bu koordinasyonla dünyadaki bütün kaynakların bir araya toplanıp, Ar-Ge’nin hızlandırılmasının amaçlandığını anlatan Türk yetkili, “Aşıyla ilgili 20 kadar çalışma var. İlk deneysel çalışma ABD’de bir gönüllüye yapıldı. Tabii aşı üretimi, önceki hastalıklarla karşılaştırdığımızda rekor düzeyde hızla geliştirildi. Genelde aşı üretimi epey bir zaman alır. Bu yine en üst düzeyde bu işin önemini ve kararlılığını gösteriyor. Ama tabii aşının etkinliği nedir, zararlı bir yan etkisi var mı, bunlar klinik araştırmalarla belirlenecek. Bu süreç, normalde oldukça uzun zaman alıyor diğer hastalıklara baktığınız zaman 18-20 ay gibi. Umarım, Kovid’e karşı bu koordinasyonla biraz daha hızlanacağını ümit ediyorum.” ifadelerini kullandı.
DSÖ’YE YÖNELİK ELEŞTİRİLER
Grip ve Ebola salgınından sonra DSÖ’nün acil durumlar programının oldukça güçlendiğini ifade eden Emiroğlu, “Onun olumlu etkilerini görüyorum. DSÖ, başından itibaren stratejileri çok net belirledi. Şu anda az gelişmiş ya da orta düzeydeki ülkelerde sağlık sistemlerini hem hizmet anlamında hem ülkelerin hastalığı tespit edip, temasları takip etme aşamasında destek olabilecek tüm aktiviteleri yapıyor. Şu anda hemen hemen bütün ülkelerde hastalığın laboratuvar teyidi yapılabiliyor.” dedi.
“MİLYAR DOLARLIK SORU”
Kovid-19 salgınına ilişkin öngörüsü de sorulan Dr. Nedret Emiroğlu, şunları kaydetti: